18 Nisan 2025’te İstanbul’da düzenlenen Marka 5.0 Zirvesi, geleneksel iş dünyası etkinliklerinden çok daha fazlasını sundu. Dijitalleşmenin hızı baş döndürücü olabilir, ancak bu yıl zirvede dikkat çeken asıl konu, bu hızlı dönüşümün ne kadar sürdürülebilir olduğu sorusuydu. Tüm salonun ortak bir hissiyatı vardı: Artık sadece teknolojide öncü olmak yeterli değil; dünya için iyi olanı yapmak, markaların gerçek gücünü belirliyor.
Zirvenin bu yılki ana teması “Dijitalleşme ve Sürdürülebilirlik” oldu. Bu iki kavram, çoğu zaman ayrı alanlarmış gibi algılansa da sahnede konuşan liderler, bu ayrımın giderek silindiğini gösterdi. Teknolojiyi kullanmak artık yalnızca verimliliği artırmak için değil, doğaya daha az zarar veren üretim süreçleri yaratmak, kaynakları daha etkin yönetmek ve toplumsal eşitliği desteklemek için bir araç haline geldi.
Etkinlikte öne çıkan konuşmacılardan biri olan Mercedes-Benz Otomotiv A.Ş. yöneticisi, şirketin sürdürülebilirlik yolculuğunu detaylarıyla paylaştı. Üretim tesislerinde yenilenebilir enerjiye geçiş, elektrikli araç üretiminin hız kazanması, karbon nötr hedefleri ve geri dönüştürülebilir parça kullanımına kadar birçok stratejik adım, geleceğin sadece otomobillerde değil, doğada da daha yaşanabilir bir düzlemde tasarlandığını gösterdi.
Ancak Mercedes-Benz bu yaklaşımı benimseyen tek marka değildi. Diğer katılımcı şirketler de sürdürülebilirlik başlığında sadece niyet beyanlarıyla değil, somut veriler ve uygulamalarla sahnedeydi. Borusan Otomotiv’in karbon emisyonlarını %40 oranında azaltma hedefi, Eti’nin yerli üreticilerle çalışarak karbon ayak izini azaltma stratejisi ve Unilever’in sürdürülebilir ambalaj dönüşümü, bu değişimin sadece planlarda kalmadığını, uygulamada da hissedildiğini ortaya koydu.
Marka 5.0 Zirvesi, artık “marka olmak” kavramının yeni bir boyuta geçtiğini gösterdi. Güçlü bir marka olmak; sadece pazar payı elde etmekle, büyük reklam kampanyaları yürütmekle ya da sosyal medyada görünür olmakla sınırlı değil. Gerçek güç, markaların dünyaya ne kattığıyla, neyi dönüştürdüğüyle ve geleceğe nasıl bir miras bırakmayı hedeflediğiyle ölçülüyor.
Zirvede sık sık şu sorular yankılandı:
“Bir markanın sorumluluğu sadece ürün satmak mı?”
“İyi bir marka, sadece kazandıran mı, yoksa koruyan ve dönüştüren de mi olmalı?”
Katılımcılar bu sorulara yanıt verirken netti: Markaların artık topluma, doğaya ve geleceğe karşı ciddi bir sorumluluğu var. Ve bu sorumluluğu taşımayan, yalnızca dijitalleşmeye yatırım yapan ama sürdürülebilirliği göz ardı eden markalar, çok yakın bir gelecekte rekabetin gerisinde kalacak.
Marka 5.0, sürdürülebilirlik kavramını sadece bir “trend” değil, iş yapış biçiminin temel unsuru haline getirmeyi hedefliyor. Bu yılki zirve, iş dünyasına çok net bir mesaj verdi:
“Sadece dijitalleşerek değil, aynı zamanda sürdürülebilir bir etki yaratarak güçlü bir marka olabilirsiniz.”
Dünyanın kaynakları sınırlı ama yaratıcı çözümler sınırsız. Artık mesele yalnızca kâr etmek değil; bu kârın nasıl elde edildiği, kime ne fayda sağladığı ve geride ne bıraktığı. Marka 5.0 Zirvesi, bu farkındalığın yükselişe geçtiği, dijitalleşmenin sürdürülebilirlikle buluştuğu bir dönemin başladığını ilan etti.