Nike sessiz sedasız yeni bir hikâye yazıyor. Üstelik bu hikâyenin kahramanı ne bir sporcu, ne de yeni bir model sneaker. Bu kez başrolde dünya var. Çünkü Nike, 2025’te sürdürülebilirlik adını verdiği uzun soluklu yolculuğunda önemli bir eşiğe geldi. Ve bu hikâyede değişen sadece ayakkabılar değil; üretimden alışveriş alışkanlıklarına, mağaza tasarımlarından markanın geleceğine kadar her şey dönüşüyor.
Eskiden "sürdürülebilirlik" dendiğinde markaların köşeye iliştirdiği birkaç yeşil renkli etiket, ufak bir sosyal sorumluluk projesi ya da ambalaj değişikliği akla gelirdi. Ama Nike’ın 2025’te attığı adım, bundan çok daha fazlası. Bu, markanın kimliğini kökten değiştiren bir adım.
Nike yıllardır üzerinde çalıştığı “Move to Zero” (Sıfıra Hareket) stratejisini 2025 itibarıyla yeni bir boyuta taşıdı. Hedef çok net: Gezegeni koruyan bir spor kültürü yaratmak. Bunun için de Nike, kaynakları nasıl kullandığını, nasıl üretim yaptığını, ürünlerinin nasıl bir ömrü olduğunu yeniden kurguluyor.
Bugün Nike mağazasına girip elinize aldığınız bir ayakkabının hikâyesi, büyük ihtimalle eski plastik şişelerle, üretim atıklarıyla ya da ikinci bir hayat kazandırılan malzemelerle başlıyor. Bazı koleksiyonlarda geri dönüştürülmüş materyal oranı %80’e ulaşmış durumda. Eskiden atık olan şeyler, şimdi performans ürünlerine dönüşüyor.
Üstelik Nike’ın değişimi sadece ürünle sınırlı değil. 2025 yılında Avrupa ve Amerika’daki birçok Nike mağazası, ikinci el ve yenilenmiş ürünlerin satıldığı özel bölümler açtı. Nike Refurbished adı verilen bu alanlarda, kullanılmış ama yenilenmiş ayakkabılar, geri getirilen ürünler ve bazı özel tasarımlar yeni sahiplerini bekliyor. Marka böylece tüketiciyi de bu döngünün bir parçası yapıyor.
Ve bu hareket Türkiye’ye de geliyor. 2025’in sonuna doğru, İstanbul’daki bazı mağazalarda bu uygulamanın test edilmesi planlanıyor. Sadece yeni almak değil, eskisini değerlendirmek de artık Nike deneyiminin bir parçası olacak.
Nike Global Sürdürülebilirlik Direktörü Noel Kinder, bu dönüşümü “sporun geleceğini korumak” olarak tanımlıyor. Çünkü ona göre spor, sadece bugünün değil, geleceğin de meselesi. Ve gelecekte spor yapabileceğimiz bir dünya kalması için, bugünden radikal adımlar atmak şart.
Belki de Nike’ın bu yeni hikâyesindeki en ilginç detay şu: Marka sürdürülebilirliği büyük kampanyalarla, yüksek sesli reklamlarla değil; sessiz ama çok kararlı bir şekilde, doğrudan ürünün içine yerleştiriyor. Alışveriş yaparken bunu fark etmiyorsunuz bile. Ama her adımda daha az atık, her harekette daha az karbon izi bırakıyorsunuz.
Spor değişiyorsa, markalar da değişmek zorunda. Nike bunu çok erken fark edenlerden. 2025’te attığı adımlar ise şunu açıkça gösteriyor: Gelecek, sadece hızlı koşanların değil; aynı zamanda gezegeni koruyanların olacak.