Türkiye, son yılların en sıcak ve en kurak dönemlerinden birini yaşıyor. Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün Standartlaştırılmış Yağış İndeksi (SPI) verilerine göre, ağustos ayında ülkenin büyük bölümünde şiddetli kuraklık etkili oldu. Ağustos yağışları ortalama 7,9 milimetrede kaldı; bu miktar, 1991-2020 ortalamasının yüzde 47, geçen yılın ise yüzde 43 altında gerçekleşti. Ayrıca 2024 ağustosu, son 55 yılın en sıcak dördüncü ağustos ayı olarak kayıtlara geçti.
Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Merkezi’nden Prof. Dr. Murat Türkeş, Türkiye’nin 2023’ten bu yana kuraklıkla mücadele ettiğini vurguladı. Türkeş, Marmara’dan Güneydoğu Anadolu’ya kadar uzanan geniş bir coğrafyada uzun süreli tarımsal, hidrolojik ve ekolojik kuraklıkların etkili olduğunu belirterek şu uyarıda bulundu.
“Ne yazık ki eylülde bu kuraklığı hafifletecek kayda değer bir yağış beklenmiyor. Uzun vadeli tahminler, yağışların normallerin altında kalacağını gösteriyor. Bu da yeni tarım mevsimine kuru topraklarla gireceğimiz anlamına geliyor ve tarım için son derece olumsuz bir tablo.”
Ağustos ayı kuraklık haritası da bu durumu doğruluyor. İç Anadolu’nun güneyi, Afyonkarahisar, Uşak ve Denizli dışındaki neredeyse tüm bölgelerde şiddetli kuraklık gözlemlendi. Özellikle Batı ve Güney Anadolu’da etkiler daha yoğun hissediliyor. Türkeş, 12 aylık verilere bakıldığında Doğu Karadeniz, Kuzeydoğu Anadolu ve Muğla dışında ülkenin büyük kısmında şiddetli kuraklığın sürdüğünü ifade ediyor.
İklim değişikliğinin etkileri yalnızca kuraklıkla sınırlı değil. Türkeş, Karadeniz bölgesinde iklimin giderek Akdenizleştiğine dikkat çekiyor: “Batı ve Orta Karadeniz, önümüzdeki 10-15 yıl içinde nemli ve ılıman yapısından uzaklaşarak Akdeniz iklimine benzer bir karaktere bürünecek. Bu yıl Batı Karadeniz’de yaşanan orman yangınları da bu dönüşümün işaretlerinden biri.”
Benzer tablo yalnızca Türkiye’de değil; Balkanlar, Güney Rusya, Ukrayna, Irak, Suriye’nin kuzeyi, Kafkaslar ve Kuzey Afrika’da da uzun süredir normallerin üzerinde sıcak ve kurak koşullar yaşanıyor. Bu durum, tarımdan enerjiye, toprak neminden hidrolojik kaynaklara kadar pek çok alanı olumsuz etkiliyor.
Prof. Dr. Türkeş’in altını çizdiği nokta ise kritik: Her damla su artık çok daha değerli. Türkiye’nin, entegre bir kuraklık yönetim döngüsünü hayata geçirmesi, yeraltı sularını ve su havzalarını koruma altına alması gerekiyor. Çünkü iklim değişikliğinin gölgesinde, suyalnızca bir kaynak değil; geleceğimizin en stratejik unsurlarından biri.